TUİK, Türkiye’de doğum, evlenme ve toplumsal cinsiyet istatistiklerini açıkladı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 5 Temmuz 2019’da, Türkiye’de doğum, evlenme ve toplumsal cinsiyet istatistikleri konusunda temel bilgiler sunan bir bülten yayınladı. TUİK’in çalışması, 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü çerçevesinde, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından belirlenen ve 179 ülkede ön plana çıkarılması hedeflenen ortak temadan hareketle yapıldı. 1994 Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı'nda, 179 hükümetin kabul ettiği "üreme sağlığı, üreme hakları ve cinsiyet eşitliğinin sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için gerekli olduğu" düşüncesinin 2019 yılında geldiği noktayı odak alan çalışmalar, tüm dünyada devam ediyor. TÜİK 2019 Dünya Nüfus günü bülteninde Eşit Adımlar çatısı altında değerlendirebileceğimiz konuları özetlemeye çalıştık.
TÜİK bülteni genel olarak ne söylüyor?
Türkiye’de nüfus azalıyor mu?
TÜİK’in Dünya Nüfus günü çerçevesinde yayınladığı bülten, aslında çok önemli bir alarm vermiyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde sevindirici sonuçları olduğu söylenebilir. Canlı doğan bebek sayısındaki düşüş oranı da, Türkiye’de nüfus oranları düşüyor dememize çok uygun değil. 2017 yılında 1 milyon 295 bin 784 canlı bebek doğumu gerçekleşmiş, 2018 yılında bu sayı 1 milyon 248 bin 847 olmuş. Bir yıllık dönemdeki bu oranda bir düşüş nüfus ile ilgili endişe doğurmamalı. Uzmanlar, nüfusun daha geniş zaman dilimlerinde yorumlanması gerektiğini belirterek, nüfus kontrolünün dünya için sıradışı önem taşıyan bir konu olduğunu her fırsatta belirtiyorlar.
Doğurganlık hızı dünyada azalıyor.
TÜİK’in bülteninde doğurganlık hızı ile ilgili oranlarda bir düşme var. Bültene göre, 1970'lerin ortasında 4,33 çocuk olan toplam doğurganlık hızı, 2018 yılında 1,99 çocuk olarak gerçekleşti. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10'un altında kaldığını gösteriyor. Fakat bu istatistik, dünya rakamlarının seyrinden çok uzak değil. Dünya genelinde, 1969 yılında 4,8 olan toplam doğurganlık hızı günümüzde 2,5'e gerilemiş durumda. 50 yıllık süreç içinde, toplam doğurganlık hızı gelişmiş ülkelerde 2,3'ten 1,7'ye, az gelişmiş ülkelerde ise 6,8'den 3,9'a düşmüş.
Annenin doğumdaki ortalama yaşı 28,9’e yükseldi.
Dünyadaki eğilime uygun olaram ülkemizde de doğum yapan kadınların ortalama yaşı, 2017 yılında 28,7 iken 2018 yılında 28,9 oldu. BM tarafından yapılan 1950-2020 tahminlerine göre, dünya genelinde 1965-1970 döneminde 29 olan doğumdaki ortalama anne yaşının 2015-2020 dönemine gelindiğinde 28,1 olacağı öngörülüyor.
Bu oranı ilk canlı doğumunu yapan kadınların ortalama yaşına göre de değerlendirmek gerekli. 2017 yılında ilk canlı doğumunu yapan kadınların yaşı 26 iken 2018 yılında 26,2 oldu. TÜİK analizine göre, ilk doğumda anne yaşı, erken yaşlarda çocuk sahibi olmanın, daha geç doğurganlığa başlamaya göre genellikle daha fazla çocuk sayısı anlamına gelmesi nedeniyle, genel doğurganlık seviyesinin önemli bir belirleyicisidir.
Adölesan doğurganlık hızı düştü
Adölesan doğurganlık hızı, 15-19 yaş grubunda bin kadın başına düşen ortalama canlı doğan çocuk sayısını ifade ediyor. Yaşı çok genç olan annelerden doğan bebeklerin daha yüksek derecede hastalık ve ölüm riskiyle karşı karşıya kalmalarından dolayı adölesan doğurganlık konusu anne ve bebek sağlığının korunması için çok önemli bir başlığı oluşturuyor. Türkiye’de Adölesan doğurganlık hızının, 2013 yılında binde 29 iken 2018 yılında binde 19'a düştüğünü görüyoruz. Yani, 2018 yılında 15-19 yaş grubundaki her bin kadın başına 19 doğum gerçekleşti.
BM tarafından yapılan 1950-2020 tahminlerine göre, dünya genelinde 1965-1970 döneminde binde 80 olan adölesan doğurganlık hızının 2015-2020 dönemine gelindiğinde binde 43 olacağı öngörülüyor.
Resmi kız çocuk evlilikleri azaldı
Hem ülkemiz hem de dünya istatistikleri açısından önemli takep etmemiz gereken bir başka istatistik, resmi kız çocuk evliği oranlarıyla ilgili. Evlenme istatistiklerine göre, 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin toplam resmi evlenmeler içindeki oranı 2014 yılında %5,8 iken 2018 yılında bu oran %3,8'e düştü. Farkındalık için yapılan çalışmalar ve yasal düzenlemelerle bu oranın önümüzdeki yıllarda daha sert düşüşler yaşaması kuşkusuz hepimiz için çok daha sevindirici olur. Türkiye’de illere baktığımızda, Ağrı ilinin %14,8 ile kız çocuk evlenmelerinde en üst sırada yer aldığını görüyoruz. Kız çocuk evlenmelerinin toplam evlenmeler içindeki oranının en düşük olduğu iller ise sırasıyla %0,7 ile Bolu, %0,9 ile Trabzon ve Artvin.
Kadınlarda ortalama ilk evlenme yaşı yükseldi
TÜİK verilerine göre kadınlarda 2014 yılında 24,2 olan ortalama ilk evlenme yaşı 2018 yılında 24,8'e yükseldi. İlk evlilik yaşının doğumlar üzerinde önemli bir etkisi var. Daha erken yaşlarda evlenen kadınların ortalama olarak daha fazla çocuk sahibi olma potansiyeli bulunuyor, bu da genellikle yaşam boyunca daha fazla sayıda doğum anlamına geliyor.
Yönetici pozisyonundaki kadın oranı %16,3 oldu
Hane halkı işgücü araştırması sonuçlarına göre, şirketlerde üst düzey ve orta kademe yönetici pozisyonundaki kadın oranı 2012 yılında %14,4 iken 2018 yılında %16,3 oldu. Eşit Adımlar olarak, sürdürülebilirlik kapsamında, kadınların iş yaşamındaki aktifliğini artırmak ve yönetici pozisyonlarında daha fazla kadın olması, temel amaçlarımızdan birini oluşturuyor. Bu oran, 6 yıllık zaman dilimi içinde değerlendirildiğinde elbette yeterli değil fakat umut kırıcı da değil.
TÜİK Dünya Nüfus Günü 2019 bülteninin tamamına bu linktenulaşabilirsiniz.