Mavi büyüme’nin sosyal ve ekonomik yararları konusundaki bilgilendirmeler arttıkça, cinsiyet eşitliğinin bu ekonomik fırsatın ayrılmaz bir parçası olduğu görülüyor
Milyarlarca insan için deniz, gıda, iş ve kaynak sağlayan bir yaşam destek sistemi. Balıkçılık, deniz taşımacılığı, derin deniz madenciliği, yenilenebilir enerji ve turizm gibi ekonomik açıdan önemli sektörleri kapsayan ‘Mavi Ekonomi’deki potansiyel yatırımın getirisi de çok büyük. Tüm bu nedenlerden, mavi ekonomiye uluslararası ilgi hızla artıyor. 2018 sonlarında, Kenya–Kanada ve Japonya’nın yanı sıra, 183 ülkeden 15 binden fazla insan, sürdürülebilir mavi ekonominin tüm potansiyelini nasıl benimseyeceğini araştırdı.
‘Mavi büyüme’nin sosyal ve ekonomik yararları konusundaki bilgilendirmeler arttıkça, cinsiyet eşitliğinin bu ekonomik fırsatın ayrılmaz bir parçası olması yönünde çağrılar daha yüksek hale geliyor. Cinsiyet eşitliğinin, araştırma ve politika gündemlerinde ön plana çıkması için artan baskı, mavi ekonomi görüşmelerine de yansıyor. Dolayısıyla cinsiyet eşitliği, 2018 yılında ‘Dünya Okyanuslar Günü’nün odak noktası oldu. Amaç, okyanusla ilgili araştırma, yönetim ve politik karar mekanizmalarında farkındalığı artırmak ve cinsiyet eşitliğini teşvik etmekti. Ancak daha kat edilecek çok yol olduğu görülüyor.
Kadın denizcilik sektörünün her alanında
Yaygın bir söylem var; “Kadın ve erkeğin mavi ekonomideki rolü ile karşılaştıkları zorluklar farklı. Balıkçılık genellikle erkek egemen bir sektör ve kadının katkısı asgari düzeyde. Kadınların dahil olduğu yerler, işleme ve ticaretle bağlantılı.” Bu söylem gerçeği yansıtmıyor. Kadınlar, denizcilikle ilgili sektörlerde tüm tedarik zinciri boyunca çok çeşitli alanlarda çalışıyor. Örneğin, yem hazırlama ve ağları onarma gibi avlanma öncesi faaliyetlere aktif olarak katılıyorlar. Hasat faaliyetleri tipik olarak kadınların daha küçük balıkları, kabuklu hayvanları ve omurgasızları topladıkları kıyıya yakın sığ sularda gerçekleşiyor. Çoğunlukla, ticari balık avının bir parçası olmasalar da, küçük ölçekli balıkçılık yaparak ailelerinin beslenmesi ve hane halkı gelirinin desteklenmesinde çok önemli rolleri var. Örneğin, Pasifik Adaları’nda kadınlar, küçük ölçekli balıkçılık avlarının yarısından fazlasından sorumlu. Küresel olarak, hem küçük ölçekli hem de endüstriyel işleme fabrikalarında iş gücünün yüzde 85’inden fazlası kadın. Asya’da, kadınların kapıdan kapıya veya yerel pazarlarda balık satmak da dahil, balıkçılığa katılımı yaygın. Kadınların küçük ölçekli balıkçılık üretiminin yüzde 90’ını gerçekleştirdiği Gana gibi bazı Afrika ülkelerinde, aynı zamanda teknelere sahip olabilen ve gayri resmi kredi sağlayabilen ticaret girişimcileri haline gelmiş.
Balıkçılıkta da toplumsal cinsiyet engeli
Kadınlar balıkçılıkta çok önemli bir rol oynarken, çoğu zaman en düşük pozisyonlarda bulunuyor. Bu pozisyonlar çoğu zaman düşük ücretli, gayri resmi, geçici veya yarı zamanlı. Çok nadiren kadınlar, yönetsel ve karar alma rollerinde görülüyor. Sermaye, kredi ya da eğitim fırsatları gibi ekonomik iyileşme yolunda hayati önem taşıyan kaynaklara erişmek için de hâlâ mücadele ediyorlar. Kadınları yerel bölgelerine mecbur kılan ve geleneksel erkek etkinliklerine katılımlarını engelleyen sosyal normlar da onların işlerini yapmalarını daha da zorlaşıyor. Hane halkı ve çocuk bakımı sorumlulukları, kadınların geçim olanaklarını çeşitlendirme olasılığını sınırlandırarak eve bağlıyor ve kısıtlıyor.
Kadınlar çoğu zaman göz ardı ediliyor
Politik kararlar alınırken de politika oluşturulurken de kadının varlığı ve topluma katkısı nadiren dikkate alınıyor. Çünkü kadın çoğu zaman önemsenmiyor, küçümseniyor ve göz ardı ediliyor. Balıkçılık sektörünü modernize etmeye çalışan birçok politika, kadın ve erkeklerin farklı rollerini tanımayı başaramadığı için, kadınların geçim kaynaklarına zarar vermiştir. Örneğin, Tanzanya’daki Victoria Gölü’nün etkisiyle balık ihracatının artmasıyla, endüstriyel balık işleme fabrikaları kuruldu. Bu fabrikalar, ücretli çalışanlar için fırsatlar sağlarken, kayıt dışı ve küçük ölçekli balık işleme sektöründeki kadınların işlerine zarar verdi. Fabrikaların balıkçılara sunduğu fiyatlarla rekabet edemeyerek değişen piyasa taleplerine uyum sağlayamadı ve sonuç olarak işlerini kaybettiler.
Toplumsal cinsiyet kavramı yaygınlaştırılmalı
Araştırmaların ve politikaların yapımında cinsiyet eşitliği boyutu çoğu zaman göz ardı ediliyor veya ‘kutucuk işaretleme’ konusu haline geliyor. Sözde ‘Toplumsal cinsiyetin farkında’ olduğu düşünülen araştırma projeleri veya politika programları, genellikle bu konuda tutkudan yoksun veya kapsam bakımından sınırlı. Bir proje veya program, cinsiyet eşitliğini yeterince gözetmiyorsa hem kadın hem de erkeklerin görüş ve ihtiyaçları yakalanamaz. Bu gibi durumlar da, mevcut eşitsizlikleri şiddetlendirme riskini taşıyor. Kapsayıcı bir mavi ekonomi, tanım gereği, adalet ve eşitliği özüne yerleştirmeli. Kadınların ve erkeklerin karşılaştığı farklı ihtiyaç ve zorlukları göz önünde bulundurmalı. Toplumsal cinsiyet verilerinin ayrıştırılmasını veya kadınların spesifik çalışmalarını içeren araştırma ve çalışmalar değerli olsa da yeterli değil. Araştırmalar yapılırken ve politika oluşturulurken, proje başlangıcından tasarımına, uygulamasından çıktılarına kadar toplumsal cinsiyet kavramlarının yaygınlaştırılması gerekli. Ana konu ne olursa olsun, ister maliye politikası, teşvik temelli yönetim ya da isterse doğal sermaye muhasebesi, etki yatırımı, plastik kirliliği hakkında olsun fark etmez. Her çalışma ve politika, toplumsal cinsiyet gözetilerek ele alınmalı.
Kaynak: Kadın Balıkçılar Derneği