Kadınlar, kriz dönemlerinde yüksek riskli pozisyonlara getirilerek başarısızlığa itilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor ve bu da cinsiyet eşitsizliğinin gizli bir yüzü.
Cam Uçurum, kadınların kriz dönemlerinde ve yüksek riskli liderlik rollerine atanmasını ifade eden bir kavram. Bu roller, başarı şansı düşük olduğu için kadınların kariyerlerinde olumsuz sonuçlar doğurabilir. Cam Uçurum terimi, kadınların iş dünyasında liderlik pozisyonlarına getirildiği ancak bu rollerin genellikle kriz dönemlerinde veya başarısızlık riski yüksek olan durumlarda sunulduğunu ifade eder. Kadın liderler, sıkıntılı dönemlerde şirketin ‘kurtarıcısı’ olarak görülür ancak başarı olasılığı düşük olan bu görevler, uzun vadede onların kariyerlerine zarar verebilir. Erkek liderler daha istikrarlı dönemlerde görevlendirilirken, kadınlar çoğu zaman bu belirsiz ve zorlu süreçlerle yüzleşir.
Cam Uçurum 2004 yılında ortaya çıkmış
Cam Uçurum kavramı, 2004 yılında Michelle Ryan ve Alexander Haslam tarafından yapılan bir araştırma sonucu ortaya çıkmış. Araştırma, kriz dönemlerinde liderlik pozisyonlarına getirilen kişilerin çoğunlukla kadınlar olduğunu ve bu pozisyonların yüksek risk içerdiğini ortaya koymuş. Kadınların bu tür pozisyonlara atanması, toplumsal cinsiyet ön yargılarının bir yansıması. Çünkü empati ve duygusal zekânın kriz yönetiminde etkili olacağı düşünülüyor (CultureAlly).
İşte Cam Uçurumun görünüş biçimleri…
Kriz döneminde kadın lider atamaları: Birçok şirket veya organizasyon, zor bir döneme girdiklerinde kadınları lider olarak atar. Toplumda kadınların empati ve kriz yönetimi becerileri ile bu zor durumlardan çıkabileceklerine dair bir algı vardır. Ancak bu tür pozisyonlar genellikle başarı şansı düşük ve yoğun baskı altında.
Başarısızlık sonrası sorumluluk yükleme: Şirket krizden çıkamazsa başarısızlık kadın liderlere yüklenir ve bu da genel olarak kadınların liderlikte yetersiz olduğu algısını pekiştirir (FDM Group).
Kırılgan liderlik: Kadın liderler, başarılı olsalar bile, bulundukları pozisyonun sürekli risk altında olması nedeniyle kariyerlerinde kalıcı bir güvenceye sahip olamazlar. Bu durum, kadınların iş dünyasında sürekli bir ‘Cam Uçurum’ kenarında durmasına neden olur.
Krizdeki şirketlerin yüzde 40’ı kadına teslim
2008 ekonomik krizi sırasında yapılan bir çalışmada, finansal sıkıntıda olan şirketlerin yüzde 40'ının kadın liderler tarafından yönetildiği görülmüş. Ancak bu kadınların büyük bir kısmı kriz sonrasında görevden alınmış (Resource Sharing Project).
2016 yılında yapılan bir araştırmada, CEO olarak atanan kadınların yüzde 35'inin kriz dönemlerinde göreve getirildiği ortaya çıkmış; bu oran erkek CEO'lar için yüzde 22 (CultureAlly).
Cinsiyet stereotipleri ve cam uçurum
Kadınların kriz dönemlerinde liderlik pozisyonlarına atanması, toplumsal cinsiyet stereotiplerinden kaynaklanır. Kadınların daha empatik ve duygusal zekâya dayalı liderler oldukları varsayımı, onların kriz yönetiminde başarılı olacakları algısına yol açar. Ancak bu ön yargılar, başarısızlık durumunda kadın liderlerin daha kolay suçlanmasına ve kadınların iş dünyasında daha kalıcı liderlik pozisyonlarına erişimlerini zorlaştırır (FDM Group).
İşte Cam Uçurumdan kaçınma stratejileri
Güçlü destek ağları oluşturmak: Kadın liderler, hem iç hem de dış destek ağlarına sahip olarak bu tür zorlu görevlerde daha dayanıklı olabilirler.
Bilgilendirilmiş kararlar almak: Teklif edilen liderlik rollerini kabul etmeden önce, şirketin durumu ve riskler hakkında bilgi sahibi olmak, kadınların daha bilinçli kararlar almasına yardımcı olur.
Mentorluk programları ve eğitimler: Kadın liderler için mentorluk programları ve liderlik eğitimleri, kriz dönemlerinde başarılarını artıracak önemli araçlardır. (Home - Propel Women).
Sistematik değişiklikler gerekli
Cam Uçurum, kadınların iş dünyasında yüksek riskli ve başarısızlık ihtimali yüksek liderlik pozisyonlarına nasıl yönlendirildiğini gösteren önemli bir kavram. Bu tür roller, kadınların iş dünyasında daha kalıcı ve istikrarlı liderlik pozisyonlarına erişmelerini zorlaştırabilir. Kadınların liderlikte kalıcı bir yer edinmeleri ve cinsiyet temelli ön yargıların kırılması için sistemik değişiklikler gerekli.