Kadın liderler ülkelerinde sadece kriz dönemlerine yönelik değil, tüm hayatı değiştirecek önlemler alma konusunda istekli.
Koronavirüs krizi ile mücadelede kadın liderlerin başarısı göz ardı edilemez boyuta ulaştı. Hızlı düşünüp şefkatli davrandılar. Kararlı önlemler uyguladılar ve birçok ülkede iyi sonuçlar alınmasını sağladılar. Günümüzde kadın liderler, koronavirüsle sınırlı kalmayacak bir değişim yaratmaya kararlı görünüyor. Dünyayı değiştirmeyi hedefleyen kadın liderlerin değişim adımlarından birkaçını sizin için derledik…
‘Tek amaç gelecek nesillerin mutluluğu diyen de var’
Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, ‘Çalışma hayatında herkes için bir sonraki adım’ olarak tanımladığı yeni sistemi hayata geçirmeyi bir vizyon olarak ortaya koydu. Şu andaki odağı istihdamı artırmak olan Finlandiya hükümetinin gelecekteki planı, insanların kendilerine ve ailelerine ayırdıkları zamanı artırarak haftada 4 gün çalışmaları.
Başbakan Jacinda Ardern’in öncülüğünde başlatılan çalışmalar sonrası Yeni Zelanda parlamentosu, çalışanlara cinsiyetleri nedeniyle daha az ücret ödenmemesini güvence altına alan Ücret Eşitliğinin Düzenlenmesi Yasası’nı oybirliğiyle kabul etti.
Bonn Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Frank Decker’in yorumuna göre Almanya Başbakanı Angela Merker, erkek egemen olan siyasetteki başarısını ukâlâ veya kendini beğenmiş olmamasına özetle alçak gönüllüğüne borçlu. Merker, Almanya’daki kadın hareketiyle ilgili olarak şu yorumu yaptı: "Kadın hareketinde en önde yer almadık ama yer almaya başlayınca da bunu en tutarlı şekilde biz yaptık". Bugün bazı ekonomistlere göre Avrupa’nın CEO’su Almanya ve bunu gerçekleştiren de Angela Merker.
Tayvan'ın Devlet Başkanı Tsai Ing-Wen’in demokratikleşme alanındaki çalışmaları ülke tarihinde birçok ilkin gerçekleşmesine sebep oldu. Yaklaşık 24 milyon nüfuslu Tayvan'ın devlet başkanı Tsai Ing-Wen, Ocak ayında koronavirüsün yayılmaya başladığı ilk dönemlerde 124 farklı önlem alarak ülke çapında karantina ilan etti. Bu süreçte hiçbir okul yurdu, hastane ve kamu binası kullanılmazken, vatandaşların da kurallara sıkı sıkıya uyması sonrası salgın daha başlamadan sona erdi.
Katrin Jakobsdottir’in yönetimindeki İzlanda büyüme ekonomisini değil, mutluluk ekonomisini seçerek bu konuda büyük bir adım attı. Jakobsdottir, bu ekonomik modelin, gayri safi yurtiçi hasıladan çok sosyal göstergeleri dikkate alacağını belirten açıklamasında, bugünkü ve gelecekteki nesillerin mutluluğunun tek amaç olduğunu belirtti.