Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2022 İnsani Gelişme Raporu'na göre Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliğindeki gelişmeler dahil edildiğinde sıralamada gerilere düşüyor.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayımlanan 2022 İnsani Gelişme Raporu'na (İGR) göre dünya genelinde beklenen yaşam süresi, eğitim ve ekonomik refah gibi alanlarda on yıllar alan iyileşmeler pandemiyle birlikte geriledi. Türkiye, İGE'de 191 ülke arasında 48’inci sırada yer alıyor. Türkiye UNDP'nin bir önceki raporunda 189 ülke arasında 54'üncü sırada yer alıyordu. Ancak dünya genelindeki yavaşlamadan Türkiye de pay aldı. Birleşmiş Milletler'in (BM) küresel gelişmeyi ölçtüğü İnsani Gelişme Endeksi son iki yılda her 10 ülkenin dokuzunda geriledi. Bunda koronavirüsün yanı sıra Ukrayna'daki savaş ve küresel iklim değişikliğinin zarar verici etkileri de rol oynadı. İnsani Gelişme Endeksi'nin zirvesinde 84 yıllık beklenen ömür, 16.5 yıllık eğitim süresi ve 66 bin dolarlık medyan gelirle İsviçre yer aldı. Listenin sonunda ise 55 yıllık ömür, 5,5 yıllık eğitim ve yıllık ortalama 768 dolarlık gelirle Güney Sudan bulunuyor. 30 yıldır yükselen küresel beklenen yaşam süresi ortalaması ilk defa gerileyerek 2016 seviyesine düştü. ABD'de 2019'dan bu yana beklenen ömür iki yıl gerilerken bazı ülkelerde bu çok daha fazla oldu.
GSMH yüzde 139 oranında artış gösterdi.
UNDP endeks hesaplamasında uzun ve sağlıklı yaşam, bilgiye erişim ve insana yakışır yaşam standardı olmak üzere üç temel ölçümden yararlanıyor. Türkiye'nin 1990 yılında 0.600 olan İGE değeri, yüzde 39.7 artarak 2021 yılında 0.838'e yükseldi. 1990 ve 2021 yılları arasında Türkiye'de İGE'nin her üç boyutunda da ilerlemeler görüldü: Doğuşta beklenen yaşam süresi 8.3 yıl; ortalama öğrenim süresi 4.2 yıl ve beklenen öğrenim süresi 9.3 yıl arttı. Türkiye'de kişi başına Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) ise aynı dönemde yaklaşık yüzde 139 oranında artış gösterdi.
80'den fazla ülkenin borcunu ödemekte zorlanıyor
Ancak Türkiye'nin sıralaması, toplumsal cinsiyet eşitliğindeki gelişmeler dahil edildiğinde gerilere düşüyor. Buna göre Türkiye'de erkekler kadınlara oranla daha yüksek insani gelişme seviyelerinden yararlanıyor ve 170 ülke arasında 65. sıraya geriliyor. BM, gelişimi Gayrisafi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYH) indirgeme eğilimine karşı 1990'da İnsani Gelişim Endeksi'ni geliştirmişti. O tarihten bu yana çok sayıda ülkenin endeksi, çeşitli krizler nedeniyle dönem dönem gerilese de küresel bir gerileme geçen yıla kadar hiç görülmemişti. Geçen yılki düşüşün ardından bu yıl da endeksin gerilemesi, bu eğilimi geri çevirmenin zor olabileceğine işaret ediyor. Zengin ülkelerin üçte ikisi düşüş trendini bu yıl sonlandırsa da çoğu ülkede gerileme devam etti. Bu yıl açıklanan endeksin verileri geçen yıla ait. Raporun yazarlarından Achim Steiner, bu yılki verilerin daha da karamsar gözüktüğünü, 80'den fazla ülkenin borcunu ödemekte zorlandığını belirtiyor.
Aksamaların düzelmesi yıllar alabilir
UNDP ilk kez, İGE'de peş peşe iki yıldır küresel çapta gerileme olduğunu açıkladı. İnsani gelişme, 2016 yılı düzeyine gerileyerek, dünyada Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda katedilen gelişmenin büyük bölümünü tersine çevirdi. Türkiye de dahil olmak üzere ülkelerin yüzde 90'ından fazlasında İGE ya 2020 ya da 2021 yılında geriledi.
Ülkelerin yüzde 40'ından fazlasında ise İGE her iki yılda da geriledi ki, bu durum derinleşen bir krize işaret ediyor. Rapor, dünyanın rotasında keskin bir dönüş olmazsa, daha ağır yokluklar ve adaletsizliklerin bizi beklediğini savunuyor.
Sigorta odaklı politikalar uygulanmalı
UNDP Başkanı Achim Steiner, “Dünyamız, peş peşe gelen krizlere yanıt vermeye çabalıyor. Hayat pahalılığı ve enerji krizlerinde gördük ki, fosil yakıtları sübvanse etme gibi anlık çözümlere odaklanmak çekici gelse de bugünü kurtarma taktikleri nedeniyle, yapmak zorunda olduğumuz uzun vadeli sistemik değişiklikler daha da gecikiyor." şeklinde konuştu. Rapor, yenilenebilir enerjiden küresel salgınlara hazır hale gelmeye kadar yeni bir rota çizmek için yatırım ve toplumların bu belirsiz dünyada iniş çıkışlara hazırlıklı olabilmesi için (sosyal güvenceler de dâhil olmak üzere) sigorta odaklı politikaların uygulamaya konulmasını tavsiye ediyor.