Dünya Bankası'nın "Gerçekleşmeyen Potansiyel: Gelirde Cinsiyet Eşitsizliğinin Yüksek Maliyeti" raporunda yaşam boyu gelirlerdeki farktan kaynaklanan ekonomik kayıplar hesaplanıyor.
Rapordan öne çıkan başlıklara göz atarsak:
Kadın-erkek arasındaki gelir farklarının temelinde toplumsal yapıların yol açtığı fırsat eşitsizliği yer alıyor.
- Birçok ülkede hala kadınların ortalama eğitim düzeyi ve okur-yazarlık oranı erkeklere kıyasla daha düşük.
- Sosyal normlar ve ayrımcılığa yol açan tutumlar kadınlar işgücüne katılımında farklılıklara yol açıyor, kadınların gelir getiren işlerle uğraşma olasılığını azaltıyor.
- Kadınlar işgücüne katıldıklarında genellikle yarı zamanlı, kayıt dışı işlerde veya düşük ücretli mesleklerde çalışıyor.
- Eğitim ve işgücüne katılımdaki eşitsizlikler gelir farkına yol açarken kadınların pazarlık gücünü azaltıyor, seslerini duyurmalarını zorlaştırıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların toplumdaki gücünü azaltarak temel insan haklarından yoksun kalmalarına yol açıyor.
- Çok sayıda kız çocuğu fiziksel ve ruhsal açıdan anne ve eş olacak olgunluğa erişmeden, 18 yaşından önce evleniyor.
- Kadın ve kız çocukları evde, iş yerlerinde ve kamusal mekânlarda cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma riskiyle karşılaşıyor.
- Kadınların evde, iş yerinde ve ulusal kurumlarda temsil ve sesini duyurma kapasitesi genellikle erkeklere kıyasla daha düşük.
- Toplumsal alanda eşitsizlikle karşılaşan kadınların çocukları da olumsuz etkileniyor. Örneğin, genç ve eğitimsiz annelerin çocuklarının beş yaşına gelmeden ölüm, besin yetersizliği ve okulda başarısızlık riski diğer çocuklardan daha yüksek.
Kız çocukları ve kadınlara yönelik fırsat eşitsizliği yalnız kendileri için değil aileleri ve ülkeleri için de önemli kayıplara yol açıyor.
- Dünya beşeri sermaye varlığının yalnız %38’i kadınlardan kaynaklanıyor. Düşük ve orta-düşük gelir düzeyindeki ülkelerde bu oran üçte birin altında yer alıyor.
- Kadın-erkek arasındaki gelir eşitsizliği dünya ölçeğinde kişi başı ortalama 23,6 bin dolar gelir kaybına yol açıyor. Kişi başı kayıp tutarı ülkelerin gelirleri arttıkça artış gösteriyor, yani cinsiyet eşitsizliğin ülke ekonomisine maliyeti artıyor.
- Cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan beşeri sermaye varlığının toplam büyüklüğü 160,2 trilyon doları buluyor. Gelirlerde cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların gelir düzeyinin erkeklerinkine eşitlenmesi halinde dünya beşeri sermaye varlığının %21,7, ülkelerin toplam servetinin %14,7 artabileceği hesaplanıyor.
Bilinçli müdahale ve yatırımlarla kadın ve kız çocuklarına yönelik cinsiyet eşitsizliğini sonlandırmak, böylece sürdürülebilir büyüme ve zenginliğe ulaşmak mümkün.
- Kadınların erkeklerden daha düşük gelire sahip olmasının başlıca nedenleri işgücüne katılımın, çalışılan saatlerin ve ücretlerin daha düşük olması. Bu faktörlerin yol açtığı “verimlilik tuzağının” altında kısmen kadınları ücretsiz bakım işleri ve kayıtsız çalışmaya yönelten toplumsal yargılar yatıyor.
- Kadınların gelirlerinin ve beşeri sermaye varlığının artması için erken çocukluk çağı ve örgün eğitimden mesleki ve mezuniyet sonrası eğitime yaşam döngülerinin tümünü kapsayan yatırımların yapılması, kadın ve erkeklerin eşit fırsat ve kaynaklara erişiminin sağlanması gerekiyor.
- Özellikle düşük gelirli ülkelerde hem erkek hem kadınları kapsayan yaşam döngüsü boyunca bireylerin işgücüne etkin katılımına yönelik politika ve eylemler ülkedeki beşeri sermaye varlığına önemli katkı sağlıyor.
- Rapor beşeri sermaye gelişimi için Dünya Bankası tarafından geliştirilmiş yaşam döngüsünün çeşitli aşamalarını kapsayan STEP programını öne çıkarıyor:
- Aşama: Erken Çocukluk Dönemi Gelişimi
- Aşama: Kaliteli Temel Eğitim
- Aşama: İş Piyasasının Talep Ettiği Becerileri Geliştirilmesi
- Aşama: Girişimcilik ve Yenilikçiliğin Desteklenmesi
- Aşama: Esnek, Etkili ve Güvenceli İş Piyasalarının Geliştirilmesi
Kadınların iş olanakları ve gelirlerinin artırılması için çeşitli alanlarda etkili müdahaleler yapılabilir. Yapılan araştırmalar özellikle aşağıdaki alanlarda müdahalelerin önemini vurguluyor.
- Ücretsiz işlere, özellikle ev ve bakım işlerine ayrılan zamanın azaltılması, bu sorumlulukların yeniden dağılımının sağlanması;
- Üretim varlıklarına (özellikle toprak, kredi, sigorta, tasarruf ve eğitim) erişimin ve varlık üzerinde söz sahibi olmanın sağlanması;
- Toplumsal kurumlar ve piyasalardaki yetersizliklerin giderilmesi (bilgi ve sosyal ağlara sınırlı erişim, yasal ve mali engeller, toplumsal önyargılar).