Kilolu insanlara yönelik ayrımcılık işe alımları, terfileri ve çalışanların zihinsel sağlığını etkiliyor.
BBC Worklife’te yayınlanan bir makalede, kilo ayrımcılığına uğrayan bir tekstil çalışanının olumsuz deneyimi mercek altına alındı. Makaleye konu olan Courtney, Kanadalı bir moda şirketinde bir yıl çalıştıktan sonra, satıcılarla yapılan toplantılardan dışlandığını fark etti. İşe başladıktan 18 ay sonra yapılan bir performans görüşmesinde ise, önce yaptığı işin uzun uzadıya takdir edildiği sonra da bu pozisyonun şişman birine uygun olmadığı bildirildi. Yöneticisi ona, toplantılarda tedarikçilerin yanında olmasından utandığını söyledi. Onu işten çıkarmadı fakat şu önerileri sıraladı: ‘Spor salonuna git, zayıfla, diyet yap, üzerine oturan giysiler giyme, kendine yeni bir gardrop oluştur ve her gün makyaj yap.’ Courtney duygularını şöyle anlatmış: “Şok oldum. Ağlayacakmışım gibi hissediyordum.”
Kilo bir işe alım kriteri mi değil mi?
Kilonun, adayları işe almada veya çalışanları terfi ettirme konusunda bir faktör olmadığını biliyoruz. Makalede, bu tür bir ayrımcılığın insanların bilinçli ve bilinçsiz ön yargılarına dayalı olarak açık veya perde arkasında hâlâ gerçekleşmekte olduğu belirtiliyor. Kilo ayrımcılığına maruz kalan insanlar hem ekonomik hem de zihinsel olarak zarar görüyor. Dünyanın bazı ülkelerinde konu yasal çerçevede ele alınmaya başlanmışsa da ilerleme kaydedilmesi zaman alabilir. Bu sinsi ayrımcılık biçimi konuşulmayan sorunlar arasında kalmaya devam edecek gibi görünüyor.
Yok gibi ama var
Connecticut Üniversitesi İnsan Gelişimi ve Aile Bilimleri Bölümü’nde araştırmalarını sürdüren Prof. Rebecca Puhl, insanların kilo ayrımcılığını gizli veya açık şekillerde deneyimlediğini iddia ediyor. Puhl’a göre insanlar, iş başvurusunda bulunurken kilolarından dolayı ayrımcılığa uğruyor. Aynı niteliklere sahip daha zayıf bireylere göre işe alınma olasılıkları çok düşük. 2021 yılında, Prof. Rebecca Puhl’un da içinde bulunduğu bir grup araştırmacı, Avustralya, Kanada, Fransa, Almanya, Birleşik Krallık ve ABD'de bir kilo yönetimi programına katılan 14.000 kişiyle bir araştırma gerçekleştirdi. Bu çalışmaya katılanların yüzde 58’i meslektaşlarından kilolu damgası aldıklarını ifade etti. Puhl, “Ayrıca terfiler için göz ardı edilen veya kiloları nedeniyle haksız yere işlerine son verilen insanları da görüyoruz” ifadesini kullandı.
Diskalifiye olasılığı yüksek
Makalede görüşü alınan hukukçulardan biri, kilo ayrımcılığının özellikle fiziksel görünüme odaklanan ortamlarda yaygın olduğunu söylüyor. Çalışanların müşterilerle etkileşim kurduğu ve dış güzelliğin işin konusu olduğu yerlerde kilo ayrımcılığının işe alma aşamasında gerçekleştiği iddia ediliyor. Yani kilolu insanlar, çoğunlukla ilk basamağa bile çıkamadan diskalifiye ediliyor. 2012 yılında İK yöneticileriyle yapılan bir araştırma, işe alım aşamasında obez insanların diskalifiye edilme olasılıklarının daha yüksek olduğunu ve onları ilgili pozisyonlara aday gösterme olasılıklarının daha düşük olduğunu ortaya koydu.
Erkekler daha şanslı
Prof. Rebecca Puhl’a göre; kadınların iş yerinde kilo ayrımcılığı yaşama olasılıkları erkeklerden çok daha yüksek. Cinsiyetler arasındaki kilo ve çekicilik normları kilolu erkeklerin iş ortamlarında kabul görme olasılıklarının kadınlara göre yüksek olmasına neden oluyor. Kilolu olma konusundaki ön yargılar kadınların zihinsel ve duygusal olarak çöküntü yaşamalarına sebep oluyor.
Düşük gelirlide obezite riski var
2011'de yapılan bir araştırma, bir kadının vücut kitle indeksindeki bir birimlik artışın, saatlik ücretlerde yüzde 1.83'lük düşüşle bağlantılı olduğunu gösterdi. 2018'de yapılan bir araştırma ise, düşük gelir grubunda olmanın obezite risklerini artırabildiğini, bunun tersinin de doğru olduğunu gösterdi. Yani obez olma, kişinin gelirini azaltıyor ve bu olasılık kadınlarda erkeklerden daha belirgin.