Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye biriminin araştırması, kadın sağlık çalışanlarının dörtte üçünün (yüzde 75) ücretlerin iyileştirilmesini, yüzde 71’inin ise çalışma saatlerinin azaltılmasını istediğini ortaya koydu.
Dünyada sağlık çalışanlarının yüzde 70’ini, Türkiye’de ise yüzde 56’sını oluşturan kadınlar, bir yıldır devam eden koronavirüs pandemisi ile mücadelede de en ön saftalar. Bu dönemde hem işte hem evde artan sorumluluklarla kadınlar için hayat bir hayli zorlaştı. Kadınların özelleşmiş ihtiyaçları daha da arka planda kaldı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Hacettepe Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜKSAM) ve UNFPA Türkiye ile iş birliğiyle hazırlanan ‘COVID-19 Pandemisi Sürecinde Kadın Sağlık Çalışanlarının Özelleşmiş İhtiyaçlarının Değerlendirilmesi Araştırması’ kadın sağlık çalışanlarının pandemi dönemindeki tecrübelerini ortaya koymak ve ihtiyaçlarına ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla hazırlandı. Pandemi sürecinde Türkiye genelindeki farklı il ve kurumlarda, çeşitli pozisyonlarda hizmet veren 1082 kadın sağlık çalışanından elektronik anket yoluyla toplanan veriler, toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele alındı. Bununla birlikte, çalışmaya katılanların yüzde 48’i koronavirüs biriminde çalışan ve yüzde 28’i ise koronavirüs tanısı almış kişilerden oluşuyor.
Sağlıkçıların yüzde 81’i bilgi istiyor
Araştırmaya katılan her 10 kadın sağlık çalışanından 4’ü (yüzde 38) haftada ortalama 41 saat ve üzeri çalıştığını belirtirken, yoğun mesai yapanların çoğunun koronavirüs birimlerinde çalıştığı görülüyor. Araştırmaya göre; bu birimlerde çalışanların yüzde 62’si çocuk sahibi, yüzde 54’ünün bakmakla yükümlü olduğu biri var. Yüzde 39’unun evinde ise koronavirüs açısından riskli grupta olan en az bir kişi yaşıyor. Katılımcıların yüzde 64’ü koronavirüs pandemisine ilişkin herhangi bir eğitim almadığını söylüyor. Araştırmaya katılan her 10 kadın sağlık çalışanından 8’i (yüzde 81) ise bilgi ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Yoğun çalışma temposuna bağlı olarak, her 10 kadın sağlık çalışanından 7’si (yüzde 69) ev işleri/özel yaşam ile çalışma hayatı arasında kaldığını ve iş dışındaki yaşantısına ilişkin desteğe ihtiyaç duyduğunu (yüzde 64) ifade ediyor. Bu bölünmeyi azaltabilmek için, her 10 katılımcıdan 7’si (yüzde 72) psikososyal desteğe, yarısından fazlası (yüzde 58) çamaşır, temizlik ve yemek gibi ev işlerinde desteğe, 3’te 1’inden fazlası (yüzde 37) ise çocuk bakımı ile ilgili desteğe ihtiyaç duyduğunu belirtiyor.
Yüzde 94’ü kendini kaygılı hissediyor
Kadın sağlık çalışanlarının tamamına yakını (yüzde 94), koronavirüs pandemisi sebebiyle kendini kaygılı hissediyor. En kaygılı hisseden meslek grubu, hekimler, hemşireler ve ebeler. En çok birinci basamak sağlık hizmeti veren kurumlarda (yüzde 97), üniversite hastanelerinde (yüzde 95) ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerde (yüzde 94) görev yapan kadın sağlık çalışanları kaygı yaşıyor. Kaygı sebepleri arasında; virüsü aile ve yakın çevreye bulaştırmak (yüzde 91), koronavirüs pozitif olmak/sürekli enfeksiyon riski altında olmak (yüzde 79), durumun belirsizliği (yüzde 78) ve insanların yeterince önlem almadığı düşüncesi (yüzde 77) öne çıkarken, her 10 katılımcıdan 3’ü (yüzde 30) hizmet alanlar veya onların aileleri tarafından şiddete uğrama ihtimali nedeniyle de kaygı duyuyor. Sağlık çalışanları yaşadıkları kaygıyı azaltabilmek için en çok ekonomik desteğe (yüzde 63), psikososyal desteğe (yüzde 62), çalışma saatlerinin azaltılmasına (yüzde 58), iş yerinde çalışma organizasyonunun daha iyi yapılmasına (yüzde 49) ve işyerlerindeki sorunları bildirebilecekleri bir sistemin kurulmasına (yüzde 44) ihtiyaç duyduklarını söylüyor.
Gereksinimleri karşılanmıyor
Katılımcıların neredeyse tamamının (yüzde 92) pandemi sürecinde önemli gereksinimlerinin karşılanamadığını belirttiği araştırmaya göre; her 4 katılımcıdan 3’ü (yüzde 74) harcadığı emeği karşılayan bir gelirinin olmamasından yakınıyor. Katılımcıların yarısı (yüzde 49) kendi bireysel sağlık kontrollerinin yapılamamasından, yarısına yakını ise kişisel koruyucu donanım malzemelerinin yetersiz olması (yüzde 43) ve psikososyal destek/öz bakım ihtiyaçlarını karşılayamamaktan (yüzde 40) yakınıyor. Araştırmaya göre; katılımcıların yüzde 26’sı pandemi sürecinde çalıştıkları kurumdaki cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerinin de kesintiye uğradığını belirtiyor. En çok kesintiye uğrayan hizmetler infertilite, prenatal ve postnatal bakım ve isteğe bağlı düşük olarak sıralanıyor.
Koruyucu ve önleyici politikalar yaygınlaşmalı
Araştırmada, kadın sağlık çalışanlarının yaşanan zorluklara ilişkin çözüm önerilerine de yer veriliyor. Buna göre; katılımcıların yüzde 75’i ücretlerin iyileştirilmesi, yüzde 71’i çalışma saatlerinin azaltılması, yüzde 53’ü meslek örgütlerinin daha etkin olmasını istiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 52’si yaşanan olumsuzlukların iletilebileceği bir mekanizma oluşturulması, yüzde 49’u menstrüasyon dönemlerinde izin konusunda kolaylık sağlanması, yüzde 48’i iş yerinde dinlenmek için kadın dostu alanların oluşturulması, yüzde 45’i kararlarda kadın sağlık çalışanlarının katılımcı olacağı bir sistem kurgulanması, yüzde 43’ü farklı mesleklerden kadın sağlık çalışanları arasında bir dayanışma ağı oluşturulması ve yüzde 40’ı ise iş yerlerinde yaşanan şiddeti engelleyecek yeterlilikte önlemler alınması gibi adımların kadın sağlık çalışanlarının yaşadığı sıkıntıların çözümünde önemli rol oynayacağını düşünüyor. Araştırma sonuçları; pandemi sürecinde Türkiye’de hizmet sunan kadın sağlık çalışanlarının özelleşmiş ihtiyaçlarının karşılanması ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir yaklaşımla koruyucu ve önleyici sağlık politikaları ile uygulamalarının yaygınlaştırılmasının önemini ortaya koyuyor.