Ekofeminizm kavramına iki kadın yazarın gözünden bakmak isterseniz, Sinek Sekiz Yayınevi’den çıkan Ekofeminizm’e zaman ayırın.
Dünya; örüntüsüne uygun davranmazsak kısa sürede mahvedebileceğimiz kadar küçük, kavrayıp uygun davranırsak da hepimize ve her şeye yuva olabilecek kadar büyük. Yuvayı daha yakından tanımak isteyenler için önemli bir kılavuz: Ekofeminizm. Biri kuzey, diğeri güneyden iki kadın; Maria Mies ve Vandana Shiva’nın birlikte kaleme aldıkları bu kitapta, dünyanın dört bir tarafındaki kadınların gündelik hayatına doğrudan etki eden iktidar mekanizmaları ele alınıyor.
Kitabın içinden…
"Son yıllarda kadınlar, çocuklar ile genel olarak insanlığın yanı sıra, gezegendeki bitki ve hayvan çeşitliliğinin korunması, hayatta kalmasıyla ilgili önemli konularla gittikçe daha fazla karşılaşır olduk. Dünya üzerindeki yaşamı tehdit eden yıkıcı eğilimlerin altında yatan sebepleri incelerken, her ikimiz de birbirimizden bağımsız olarak aynı şeyin bilincine vardık. Bunun adına; 'kapitalist, ataerkil, küresel dünya sistemi' diyoruz."
"Bu yeni dünya, bir Büyük Patlama ya da Devrim ile yaratılamayacak. Bu değişim, halen eski dünyada yaşayan insanların bu 'Yeni dünya'nın tohumlarını ekmeye başlamalarıyla gerçekleşecek. Bu tohumların çimlenmesi ve meyve vermesi zaman alacak ama pek çok insan bu tohumları ekmeye başladı bile."
Ekofeminizm kavramı nedir?
1974 yılında Fransız Françoise d’Eaubonne tarafından ortaya konan Ekofeminizm kavramı, doğa ve kadın arasındaki ilişkinin araştırılmasını temel alır. d’Eaubonne; tarım toplumuna geçişle birlikte doğanın ve kadının verimliliğini bir araç olarak görür. Ekofeminizm yaklaşımına göre*;
- Doğal kaynakların sonsuzmuşçasına kullanımı ile kadın emeğinin ucuz iş gücü olarak değerlendirilmesi, aynı üretim ve tüketim süreçlerinin bir sonucudur.
- İnsanlığın, doğa ve dünya ile sürekli ve dengeli bir ilişki içinde olmayı tercih etmek yerine, denetleme ve hükmetme arzusunu takip ettiği ataerkil toplumlarda görülen egemen olma dürtüsü, doğayı kontrol etmek için çalışmaya yol açmıştır.
Ekolojik krizlerin yol açacağı su kıtlığı, aşırı ve mevsim dışı hava olayları, deniz seviyesinin yükselmesi ve birçok kentin sular altında kalması gibi sorunlardan en çok kadınların etkileneceği öngörülmektedir. Women’s Environmental Network raporuna göre; bugüne kadar iklim krizi nedeniyle göç eden 26 milyon kişiden 20 milyonukadındır.
*Tanımın kaynağı: WWF/Dünya saati
Women’s Environmental Network raporuna buradan ulaşabilirsiniz.