Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women), TÜSİAD ve TÜRKONFED tarafından hazırlanan “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Kriz Yönetimi” Rehberi’nin tanıtım toplantısı 2 Kasım’da gerçekleşti.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği Başkanı (TÜSİAD), Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve BM Kadın Birimi'nin (UN Women) iş birliğiyle hazırlanan ‘Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Kriz Yönetimi Rehberi’ tanıtıldı. BM Kadın Birimi Türkiye Ülke Direktörü Asya Varbanova, pandemi öncesinde toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşabilmek için 100 yıla ihtiyaç varken, pandemi sonrası bu zamanın üçe katlandığına dikkat çekerek şunları söyledi: “İş yaparken kriz artık yeni normalimiz haline geldi. Bu krizlerin çoğu, kadınlar ve kız çocukları üzerinde çok daha büyük bir etkiye sahip. 2019 yani pandemiden önce de BM Kadın Birimi olarak şu andaki ilerlemeyle devam edilirse ancak 100 sene içinde toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşabileceğimizi görmüştük. Yani toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için koronavirüs öncesinde bile biliyorduk ki yeterince hızlı hareket edemiyoruz. Peki pandemiden sonra ne oldu? BM Kadın Birimi olarak toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda neredeyiz? Neler yapmamız gerekiyor ve sürdürülebilir hedefleri konusunda neredeyiz? Buna baktık ve gördük ki; bırakın hızlı ilerlemeyi, elde ettiğimiz bazı kazanımlarda geriye gitmeye başlamışız. Şu andaki ilerleme hızına bakarsak bizim toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmamız 300 seneyi bulacak. Bunca sene beklemek istemiyoruz. Biz tamamen toplumsal cinsiyet eşitliğini kendi hayatımız sırasında görebilmek istiyoruz.”
Pandemide kadınların yüzde 24’ü görev yaptı
“Zorluklar var. Savaşlar, iç çatışmalar, iklim krizleri ve sağlık krizleri yaşıyoruz ve gelecekte de çok farklı doğal ve de toplumsal krizlerimiz olacak” diyen Asya Varbanova şöyle devam etti: “Bunlar doğal felaketler olabilir. Halk sağlığı sorunları olabilir, gıda krizleri olabilir. Sebebi ne olursa olsun bu krizler kadınlar ve kız çocukların hayatı üzerinde çok önemli etkiler bırakacak ve çok ciddi bedellere yol açacak.” Salgın döneminde kadınların görev güçlerinden dışarıda bırakıldığını kaydeden Varbanova, pandemi döneminde bütün dünyadaki görev güçlerinde kadınların sadece yüzde 24 görev alabildiğinin altını çizdi. Pandeminin etkileri düşünüldüğünde cinsiyet ayrımcılığı olduğu ve spesifik konularda kadınların daha fazla etkilendiğini vurgulayan Varbanova, “Bu rehberde krizleri yönetebilmek için kadın güçlendirme ilkelerini bir ana plan olarak kullanıyoruz. Pandemiden aldığımız dersleri de buraya bu rehbere dahil ettik.”
Sürdürülebilir kalkınma için kadına ihtiyaç var
Sürdürülebilir kalkınma ve kaliteli büyümesi için kadınlara ihtiyaç olduğunu belirten TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez, pozitif ayrımcılık değil, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Sönmez, “Dijital dönüşüme, dijital ayak izimizi büyüyerek yeşil dönüşüme, karbon ayak izimizi azaltarak ve toplumsal dönüşüme de cinsiyet eşitliği temelinde hayatın her alanında kadınların ayak izlerinin düşünmesiyle ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Pozitif ayrımcılık değil, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde adil bir sistemin inşasıyla hep birlikte hayatı dönüştürme gücüne sahibiz. Bunun için kadınların hayatın her alanına yüzde 100 tam eşitlikçi katılımı şart. Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde zihinsel ve kültürel değişimi başlatmalıyız. Bunu da ancak eğitim başta olmak üzere sosyal, kültürel ve toplumsal anlamda sistemsel bir dönüşümle sağlayabiliriz” diye konuştu.
“İstanbul Sözleşmesi yaşatır”
“İş dünyası olarak atacağımız en önemli adım, krizler karşısında da toplumsal cinsiyet eşitliğini korumak olmalı” diyen Süleyman Sönmez şöyle devam etti: “Zaman, söylemin ötesinde hareket ve eylem zamanı. Rehberin yalnızca bir kılavuz değil, iş dünyasının, toplumsal cinsiyet eşitliği sözleşmesi haline gelmesi en büyük arzumuz. İş yaşam dengesinin sağlandığı ve bakım sorumlulukları için gerekli desteğin verildiği, iş yerinde cinsel tacizi engelleyen ve ortadan kaldıran politikaların uygulandığı, ev içi şiddete karşı tüm çalışanların desteklendiği, çalışanların sağlığının, güvenliğinin ve refahının korunduğu beceri kazanma ve iyileştirme ihtiyaçlarının karşılandığı şirketler bu sözleşmenin tarafı, takipçisi ve uygulayıcısı olmalı. Özellikle ülkemizin öncüsü olduğu İstanbul Sözleşmesi'ni devamı ve etkin kullanılması, birlikte yaşam kültürümüzü de geliştirecektir. İstanbul Sözleşmesi'nin gerek kadın aile ve çocuklara gerekse de hayatımızdaki eşitsizliğe anlamlı bir eylem adımı olduğunu vurgulamak istiyorum. Daha güçlü bir sesle ‘İstanbul Sözleşmesi yaşatır’ diyoruz."
Salgın sürecinde kadınlar erkeklerden çok etkilendi
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, salgın ile mücadele sürecinde gerek istihdam gerek artan ücretsiz ev emeği ve bakım yükü, artan ev içi şiddet boyutlarıyla tüm dünyada kadınların erkeklerden çok daha fazla etkilendiğini kaydetti. Turan, “Uzun yıllardır yürütülen çabalar sonucu elde edilen toplumsal cinsiyet eşitliğindeki kazanımların pek çok alanda geriye gitmesi riskiyle yüzleştik. Böyle bir tabloda iş dünyası olarak önce nereden başlayacağımızı bilmemiz çok önemliydi. 'Ölçemediğiniz şeyi yönetemezsiniz'. Onunla mücadele edemezsiniz. Ancak toplumsal cinsiyet odaklı veri ve veriye dayalı analizler ışığında bu alanda çok daha etkili adımlar atabiliriz. Bu yaklaşımla pandeminin ülkemizdeki etkilerini çalışanlarımız açısından tescil etmek üzere paydaşlarımızla yaptığımız ilk araştırmanın sonuçları diğer ülkelerdeki sonuçlara benzer idi. Yani, kadın ve erkek çalışanlar arasındaki en büyük farkın kadınların en çok ev, iş dengesi, bakım sorumluluğu ve şiddetle ilgili konularda zorluklar yaşaması olduğunu göstermişti” dedi.
İş gücündeki cinsiyetler arası uçurum giderek artıyor
“Küresel cinsiyet uçurumu 2021 raporuna göre uzun süredir devam eden yapısal engeller sosyoekonomik ve teknolojik dönüşüm ve ekonomik şartların yanı sıra iş gücündeki cinsiyetler arası uçurum da giderek artan bir tehdit olmaya devam ediyor” diyen Orhan Turan sözlerini şöyle tamamladı: “Salgının tüm alanlarda teknolojik dönüşümü zorunlu olarak hızlandırması en önemli kazanımlarından biri oldu. Teknolojinin getireceği dönüşümün krizlere karşı çözümler sunan bir imkân olduğu deneyimlendi. Fakat bu alanda eğitim alan ya da çalışan kadınların görece az olması sebebiyle teknoloji odaklı işler bir yandan fırsat sunsa da, gerekli adımlar atılmazsa toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından yeni bir uçuruma yol açma riski de taşıyor. Tüm bu krizler ve yaşanan değişimlerle, toplumsal cinsiyet eşitliğini bir kenara bırakarak mücadele etmemiz söz konusu olamaz. Çünkü toplumun yarısını geride bırakarak hiçbir krizden çıkamayız aksine yeni kriz yaratırız veya olanı daha da derinleştiririz. Gelecekteki krizlerin cinsiyet eşitliğine yönelik ve birbirinden farklı boyutlardaki etkilerine karşı işletme ve kurumların çok daha hazırlıklı olması gerekiyor.”