COVID-19 ve İş Dünyası Sohbetleri Başladı

Yayınlanma Tarihi: 07.05.2020

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye, tüm dünyayı etkisi atına alan COVID-19 salgını sonrası ortaya çıkacak yeni dünya düzenini konuşmak amacıyla webcast üzerinden “COVID-19 ve İş Dünyası Sohbetleri” düzenlemeye başladı. Düzenlenen ilk toplantıda, salgın ile sekteye uğrayan dünya düzeninin yeniden kurulması gerektiğinin altı çizilerek, bu yeni düzende önceliğin sürdürülebilirlik olması gerektiğine dikkat çekildi. Toplantıda, bu süreçte tüm kaynakların eski ekonomiye dönüş için seferber edilmesi yerine yeşil ekonomiye geçiş fırsatı olarak değerlendirilmesi üzerinde durulurken, “Daha sağlam ve iklim dostu ekonomilerle daha iyi bir dünya için çalışılması gerektiği vurgulandı. 
 
İlk sohbet toplantısının konuşmacısı SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, herkesin salgınının etkilerini çok yakından yaşadığına ve iş dünyasının karşı karşıya kaldığı zorlukların oluşturduğu baskıya dikkat çekerek, “Ama diğer yandan da çevre üzerindeki olumlu etkilerini konuşuyoruz. Salgın sonrası kurulacak yeni düzende önceliğimiz sürdürülebilirlik olmalı. Salgın dolayısıyla iş dünyası olarak çok zor günlerden geçiyoruz. Ancak bu zor dönemi atlatmak için tıpkı bilim insanları gibi iş insanları da küresel bir kenetlenme ve mücadele içinde” dedi. Salgınla birlikte gündemin ciddi anlamda değiştiğine dikkat çeken Ebru Dildar Edin, şu konulara değindi:
 
“Ne yazık ki biz hayatın bir bölümünü durdurmuş olsak bile, insanlığı tehdit eden sorunlar durmuyor. Bugün sadece bu salgına odaklı kararlar alıyoruz ancak çevresel ve sosyal tehditlerin bize benzer krizleri çok daha sık yaşatacağını gözden kaçırıyoruz. Ekosistemle oynamanın şakası olmadığını anladık. İklim krizi halâ varlığını sürdüren acil bir durum olarak hayatımızın bir parçası. Aksiyon almak için zaten çok az zamanımız vardı, şimdi günü kurtaracağız diye bu alandaki yatırımları daha da erteliyoruz. Gezegeni ve sosyal kalkınmayı düşünmeden atılmış her kısa vadeli adım, aslında bizi benzer krizlere daha çok sürükleyecek.”
 
SOSYAL KRİZLERİN DERİNLEŞMESİ
 
Çevresel sorunların olduğu yerde durduğunu belirten Ebru Dildar Edin, salgının sosyal alanda yaşanan sorunları derinleştirdiğine dikkat çekerek, “Bu süreçte eşitsizlikler, eğitim ve sağlık gibi pek çok konuda tüm dünyanın sorunlarının arttığını gördük. Salgın yalnızca geleceği değil, 2015 yılından beri Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda yürütülen kolektif çabayı ve yıllardır edindiğimiz kazanımları da tehlikeye atıyor” dedi. Edin, bu tablonun tersine çevrilebileceğine belirterek, şunları söyledi: 
 
“Eğer içindeki bazı unsurlar kalıcı olacaksa, bunun nedeni son hızla eski dünya düzenine dönmeye çalışmamız olacak. Bir de bunun başka bir alternatifi var, dünya üzerinde neredeyse sadece savaş sonrası dönemlerde gördüğümüz ölçekteki bu kaynağı, yeni ve daha iyi bir düzen kurmaya harcamak. Bu olağanüstü durumu bir fırsata dönüştürmemiz gerektiğini düşünüyorum. Hazır herkes kendi tercihlerini, dünyanın durumunu ve geleceğini sorguluyorken, şirketlerden ve bireylere kadar herkesin sürdürülebilir kalkınma ışığında hareket etmelerini talep etmeliyiz. Salgın sonrasında kuracağımız yeni düzen mutlaka sürdürülebilirlik odağında olmalı.” 
 
DÖNGÜSEL EKONOMİNİN ÖNEMİNİ DENEYİMLİYORUZ
 
SKD Türkiye’nin uzun zamandır savunuculuğunu yaptığı Döngüsel Ekonomi’nin ne denli önemli olduğunun bu kriz sayesinde hep birlikte deneyimlendiğini belirten Edin, şu noktalara dikkat çekti: 
Al-kullan-at dediğimiz lineer ekonomi modelinden, atıkların kaynak olarak ele alındığı, tekrar ekonomik bir fayda getirecek ürün veya hizmetlere dönüştürüldüğü döngüsel ekonomi iş modelleri geliştirilmeye ve yaygınlaştırılmaya başlandı. 
Bu yılın başında yürürlüğe giren ve 2050’de Avrupa Birliği kapsamında karbon nötr olmayı hedefleyen Avrupa Yeşil Düzen anlaşmasında da en önemli başlıklardan biri döngüsel ekonomi oldu. 
Yapılan son araştırmalardan biri, döngüsel ekonomiye geçiş ile 2030’a kadar AB’nin gayrı safi yurtiçi hasılasında mevcut projeksiyonlara ek olarak %0,5’lik bir artış getirebileceğini ve 700.000 kişi için yeni istihdam fırsatı sunacağını söylüyor. 
Başka bir çalışma ise, Avrupa’nın kaynak verimliliğini 2030’a kadar %3 artabileceğine işaret ediyor. Bu artış, sayısal olarak yıllık neredeyse 600 milyar Euro’luk maliyet tasarrufu ve 1,8 trilyon Euro’luk ekonomik fayda anlamına geliyor. 
Bu rakamlardan da anlaşılacağı gibi beraberinde muazzam fırsatlar getirecek olan bu yaklaşım, şu an içinde bulunduğumuz olağanüstü düzeni de göz önünde bulundurduğumuzda daha da kıymetli bir hal alıyor. Döngüsel ekonomi odaklı iş modelleri, şirketlerin, uzun vadede iklim, ekosistem ve kaynak risklerini minimize ettiği için, daha başarılı olma avantajı sunuyor
Ülkemiz ise döngüsel ekonominin yükselmesi için çok uygun bir ortam. Hammadde ve enerji başta olmak üzere dışa bağımlı bir endüstrimiz olduğu göz önüne alınınca, başka bir endüstrinin atıklarını girdi olarak kullanmak, dışa bağımlılığı azaltmak için çok önemli bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Döngüsel ekonomi hem ham madde maliyetinden hem de enerji maliyetlerinden tasarruf etmemizi sağlıyor.