İklim değişimiyle mücadelenin en önemli bölümlerinden biri olan net-sıfır karbon emisyonu hedefleri, küresel ölçekte büyük bir çaba gerektiriyor. McKinsey & Company yayınladığı makalede; bu süreçte belirleyici rol oynayan iklim teknolojilerinin geliştirilmesi, uygulanması ve yaygınlaşması için yapılması gerekenleri ele alıyor. Henüz hiçbir iklim teknolojisinin hâkim olmadığını vurgulayan McKinsey uzmanları, birçoğunun desteklenmesi için ekosistemlere ihtiyaç duyulduğunu hatırlatıyor. Belirli bir iklim teknolojisinin, farklı endüstrilerin tercih ettiği çözüm olarak yerleşik hale gelmesinde, oluşturulan ekosistemlerin katkı sağlayabileceği belirtiliyor.
Makalede; yenilenebilir elektrik üretiminin ve depolama kapasitesinin ölçeklenmesi, birçok iklim teknolojisinin başarısında kritik bir ön koşul olarak ortaya konuyor. Ayrıca çoğu iklim teknolojisi, ancak tesisler, işletmeler, bölgeler veya diğer iklim teknolojileri de dahil olduğunda uygulanabilir hale geliyor. Örneğin sıfır emisyonlu kamyonlar için yeni oluşan pazar üzerine yapılan araştırmalar, bu iklim teknolojisinin yaygınlaşmasında; yalnızca araçların üretiminin ve ilgili altyapının (şarj istasyonları gibi) kurulmasının yeterli olmadığını, aynı zamanda satın alma sürecini kolaylaştıran finansman modellerinin de planlanıp sunulması gerektiğini söylüyor.
Karbon emisyonlarının azaltılmasında önemli rol oynayan iklim teknolojilerini 10 grup altında toplayan McKinsey & Company, net-sıfır ekonomisinde sınırların netleşmesini beklemenin şirketler için değerli fırsatları kaçırmak anlamına gelebileceğine dikkat çekiyor. McKinsey uzmanlarının analizlerine göre; 2050 yılına kadar net-sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşmak için, nispeten düşük emisyon yoğunluğuna sahip ekipman ve altyapıya yapılan sermaye harcamasının yılda ortalama 6,5 trilyon dolar olması gerekiyor. Söz konusu düşük emisyonlu varlıkların neredeyse tamamının iklim teknolojilerini içereceği öngörülüyor. Makalenin tamamına ulaşmak için: Delivering climate technologies for net zero | McKinsey